HUKUKİ MAKALELER
 Türkiye Barolar Birliği
 Yargıtay
 Danıştay
 Sayıştay
 İstanbul Barosu
 Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü

Özet: Adam çalıştıranın sorumluluğu Borçlar yasasında düzenlenmiştir.( Md.66) Yine borçlar yasasında yanında çalışanların veya yardımcılarının üçüncü şahıslara verdikleri zararlardan dolayı borçlunun sorumluluğu düzenlenmiştir.(Md.116) Ancak Borçlar yasasının 66.cı maddesinde ki sorumluluk ile 116.cı maddesinde düzenlenmiş olan sorumluluk arasında ki farkları açıklamaya çalışalım.

1-Yasal Düzenlemeler:

            Borçlar yasası Md. 66 Adam çalıştıranın, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zarardan sorumluluğunu düzenlemiştir.  Yani işveren işçisinin üçüncü şahsa verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz. Görüldüğü gibi adam çalıştıran yönünden zararı tazmin yükümünden kurtuluş olanağı vardır. Bu olanak çalıştırdığı adama işi verirken onun özenle seçmiş olması daha doğrusu çalışanı seçerken her türlü ihtimamı gözetmiş olduğunu ispat etmesi ve buna rağmen zararlı sonucun doğmasına engel olamamış olması gerekir. Kanun koyucu burada işverene kusursuzluğunu ispat ederek sorumluluktan kurtulma olanağı sağlamıştır. Burada ki sorumluluk kusursuz sorumluluktur. Yasanın sorumluluk için aradığı şart özen ve gözetim görevinin objektif olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanan bir sorumluluktur.

 

Aynı şekilde bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.

 

2- Sorumluluğun koşulları:

 

         a-Öncelikle bir çalıştıran ve bir de çalışan olması yani çalıştırma-istihdam- ilişkisi olması gerekir. Bu ilişkinin bir iş sözleşmesine dayanması şart değildir. İlişkinin sürekli olması şart olmadığı gibi, belli bir ücret karşılığında yapılması da şart değildir.

 

            b-Borçlar yasasının bu hükmünün uygulanabilmesi için çalışan kişinin adam çalıştıranın buyruğu altında olması, onun emir ve talimatıyla hareket etmesi gerekir. Aksi halde adam çalıştıranın bu madde hükmü gereğince sorumlu tutulması mümkün değildir. 

 

            c-Zarar, hizmetin görüldüğü sırada ve bu hizmetle ilgili olmalıdır. Çalıştırılanın zarar veren eylemiyle zarar arasında sıkı bir ilişki yoksa Borçlar yasası Md. 66 uygulanamaz. Bir örnek vermek gerekirse benzin almak için istasyona uğrayan şoförün, her hangi bir sebeple orada bir kişiyle kavga etmesi o şahsı yaralamasından doğan zarardan çalıştıran sorumlu tutulamaz. (T.Uyar Borçlar Kanunu şerhi C.3)

 

            d-Eylem hukuka aykırı olmalı ve eylem ile zararlı sonuç arasında illiyet bağı olmalıdır. Sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Maddi tazminatın amacı, zarar verici olay meydana gelmese idi, zarar gören hangi durumda bulunacak idiyse o durumun yeniden kurulmasıdır. Başka bir deyişle maddi tazminat zarar görenin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi karşılamalı ve zararın tamamını gidermelidir. Tazminatın amacı, zarar vereni cezalandırmak veya zarar göreni zenginleştirmek değildir. Ancak zararlı sonucun doğmasına zarar veren yanında zarar görenin kusuru veya bazı durum ve davranışları ya da umulmayan olaylarda katkıda bulunmuşsa tazminattan belirli bir indirim yapılması hakkaniyete daha uygun düşmektedir.

 

            Ortak kusur, makul bir kimsenin kendi yararına sakınmak zorunda olduğu düşüncesiz, dikkatsiz bir hareket tarzıdır. Ortak kusur kasti olabileceği gibi ihmal şeklinde de ortaya çıkabilir. Zarar görenin ortak kusuru tespit edilirken, aynen zarar verenin kusurunda olduğu gibi objektif kusur kriterlerine başvurulmalı, yani objektifleştirilmiş kusur kavramı esas alınmalıdır. Zarar görenin ortak kusuru illiyet bağını kesecek yoğunlukta ise zarar veren sorumluluktan kurtulacak ve tazminat ödemeyecektir. Buna karşılık zarar görenin ortak kusuru bu yoğunlukta değilse ortak sebep olarak tazminattan indirime gidilecektir.

 

            Yargıtay 4. H.D.22.05.2014 tarihli kararı:

 

            Dava, haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı, yol genişletilmesi yapıldığını, asfalt yapılmadığı için de yoldan ve davalı şirkete ait kamyonların üzerinde taşınan hafriyattan kalkan toz bulutlarının müvekkilinin bağını kullanılamaz hale getirdiğini, araziyi çoraklaştırdığını, bahçede bulunan birçok ağacın kurumasına, kalan ağaçların ise 2 yıldır meyve vermemesine neden olduğunu belirterek uğranılan zararın tazminini talep etmiştir. Yol, davalı şirketin araçlarının kullanımına münhasır olmasa da dosya kapsamından bu yolu daha ziyade davalı şirketin araçlarının kullandığı sabittir. Bu nedenle 2/3 hakkaniyet indirimi fazladır. Daha az oranda hakkaniyet indirimi yapılmalıdır. (1)

 

            Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.11.2015 tarihli kararı:

 

            Dava, Devlet Destekli Hayvan Sigorta Poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, adam çalıştıranın sorumluluğu çerçevesinde davanın kabulüne karar verilmişse de, Sigorta Eksperleri Yönetmeliği uyarınca, eksperler sigorta şirketlerinin personeli olmayıp konu ile ilgili yasal mevzuat çerçevesinde gerekli eğitimlerden geçerek eksperlik yapmaya hak kazanmış ve ruhsat almış kişilerden oluşurlar. Yaptıkları işin mahiyeti gereği de serbest meslek erbabıdırlar. Bu itibarla görevlendirilen eksperin sigorta şirketi ile arasında Borçlar yasası Md.66 ve 116 anlamında adam çalıştırma ve yardımcı kişi ilişkisi bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, akdedilen sigorta poliçesi ile poliçe genel ve özel şartlarının değerlendirilerek hasarın teminat altında bulunup bulunmadığının tespiti ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. (2) 

 

 

 

            Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09.05.2016 tarihli kararı:

 

            Dava, haksız eylem sebebiyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu gereğince istihdam edenlerin müstahdemlerinin eylemlerinden sorumlu tutulmaları ilkesi, kendi yararı için başkasını çalıştıran kimsenin, bu işin ifasından meydana gelecek zarar tehlikesini bazı şartlar altında üzerine alması esasına dayanır. İstihdam eden, müstahdem veya işçilerini seçerken, onları çalıştırırken, başkalarına zarar vermemelerini sağlamakla ve buna dikkat ve özen göstermekle yükümlüdür.  Davalılardan doğayı koruma davalı derneğin istihdam eden sıfatıyla çalıştırdığı davalıların haksız eylemlerinden sorumlu tutulması gerekir. (3)

 

           

 

3-Çalıştıranın sorumluluktan kurtulması:

 

            Çalıştıran, sorumluluktan kurtulmak için zararın meydana gelmemesi için gereken özeni ve ihtimamı gösterdiği halde zararlı sonucun meydana gelmesine engel olamadığını kanıtlamak zorundadır. Çalıştıranın halin gerektirdiği bütün dikkat ve özeni göstermiş olsaydı dahi zararın meydana gelmesini önleyemeyeceğini kanıtlaması gerekir. Burada kanıtlanması gereken hususlar illiyet bağının kesilmesi sonucunu doğuran hususlardır. Bunlar zarar görenin ağır kusuru, üçüncü şahsın ağır kusuru veya mücbir sebebin varlığıdır. Zarar görenin tam kusurlu olması halinde adam çalıştıran sorumlu tutulamaz. ( Prof.Reisoğlu)

 

            Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 03.07.2018 tarihli kararı:

 

            Dava, yaralama sonucu ölümden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Sorumluluk Hukukunun önemli öğelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Teoride ve uygulamada; mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur. Davada; olayın davalıların kat malikleri olduğu sitede, kat maliklerinin talimatları doğrultusunda hareket eden site görevlisinin, yaptığı iş ile ilgili eylemi sebebiyle davaya konu olayın meydana geldiği, kat maliklerinin, davalının işlediği fiil sebebiyle sorumlu tutulmaları gerektiği anlaşıldığından davalılar açısından davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.(4)

 

            Yargıtay Hukuk genel Kurulunun 26.09.2019 tarihli kararı:

 

            Davalı banka, davacı şirket ile dava dışı şahsın bankayı dolandırmak amacıyla el ve iş birliği yaptıklarını ne iddia etmiş, ne de bu konuda bir delil ibraz edebilmiştir. Objektif özen yükümlülüğüne açıkça aykırı davranan davalı bankanın davacının oluşan zararından sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir.

 

            Bununla birlikte basiretli bir tacir gibi davranması gereken davacı şirket ayrıca adam çalıştıran sıfatına sahip olduğu için mesleki bilgi ve yeteneğe sahip olan ve güvenilir kişileri çalıştırmakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğe uymayarak objektif özen borcunu ihlal eden davacı şirketin bu fiili zararın doğmasına veya artmasına ortak sebep olarak katkıda bulunmuştur. Bu durumda davacı şirketin ortak kusurunun bulunduğu kabul edilip ortak kusur oranı belirlendikten sonra kendi uğramış olduğu zararın tazmininde bu kusur oranında indirim yapılması gerekmektedir. (5)

 

 

 

4-Borçlar yasası Md.116 da ki düzenleme:

 

Borçlar yasası Md. 116 da ki düzenleme Md. 66 da ki düzenlemeden farklıdır. Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür. Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir. Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.

 

            Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 19.12.2018 tarihli kararı:

 

            Dava; eser sözleşmesinden doğan zararın tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlendiği çekişmesiz olan sözleşmede Yapım İşleri Genel Şartnamesi ekler arasında sayılmıştır. Şartnamenin bu hükmü sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan HMK. Md. 193 gereğince delil sözleşmesi niteliğinde olup, tarafları bağlar. Hâkim tarafından da resen dikkate alınması gerekir. Yapım işleri Genel Şartnamesinin 9. Maddesinde Yüklenicinin sözleşme ile üstlendiği sorumluluk ve yükümlülükler belirlenmiştir. Sözleşmeye göre yüklenicinin kusurlu olduğu hallerde, kusur nedeniyle sigortanın ödemediği bedeller için yüklenici idareden hiçbir talepte bulunamayacağı gibi, işin devamı süresince meydana gelecek kazalardan, bu kazaların sebep olacağı can ve mal kaybından ve üçüncü kişilere verilecek her türlü zararlardan yüklenici doğrudan sorumlu olacaktır. Yüklenici veya alt yüklenicilerin sigorta kapsamı içinde veya dışında kalan hareket ve fiillerinden dolayı meydana gelecek bütün talep ve iddiaların karşılanması yükümlülüğü de yükleniciye aittir. Yüklenici, kendisinin veya alt yüklenicinin taksirinden, ihmalinden, ağır ihmalinden veya kusurlu herhangi bir hareketinden dolayı idareyi ve idare personelini sorumlu tutmayacaktır. Bu hüküm idare açısından sorumsuzluk kaydı olup, idare elemanları aleyhine verilmiş bir ceza hükmü bulunmadıkça idarenin zarardan sorumlu tutulması ya da sorumlu olduğu kabul edilerek idare aleyhine tazminattan indirim yapılması mümkün değildir. Mahkemece idarenin de %20 oranında kusurlu olduğu belirtilen bilirkişi raporu nazara alınarak tazminattan bu oranda indirim yapılması doğru olmamıştır. 

 

Öte yandan davalı şirketin çalışanının tazminattan kusuru oranından sorumluğuna karar verilmiş olup, bu davalının istihdam edeni olan şirket hakkındaki dava esastan reddedilmiştir. Somut olay değerlendirildiğinde; davalı diğer davalı şirketin çalışanı olup, bu davalı tazminattan sorumlu tutulduğuna göre davalı şirketinde adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında aynı oranda sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken bu davalı açısından davanın reddine karar verilmesi de doğru olmamıştır. (6)

 

 

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.09.2019 tarihli kararı:

 

Dava, bankanın sorumluluğundan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. 

 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının davalı bankadaki mevduatının ona ait nüfus cüzdanı ve hesap cüzdanı kullanılmak suretiyle aynı evde kaldığı arkadaşı tarafından çekilmesi karşısında davacıya ortak kusur yüklenip yüklenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

 

Davalı bankanın ilgili şubesi tarafından ilk önce imza örneği tutmadığı için karşılık verilmemesi, bizzat başvurulduğunda ise yine imzanın benzemediği tespit edilmesine rağmen işlem yapılması, ayrıca en basit tedbirlere dahi başvurulmaması, davalı bankanın objektif özen yükümlülüğüne açıkça aykırı davrandığının göstergesidir. Davalı banka çalışanları, imzanın gözle fark edilir derecede benzemediği hususunu tespit etmeleri karşısında bankanın sistemine yüklenmesi gereken davacının nüfus cüzdanı ve fotoğrafını karşılaştırabilirler veya davacıya telefon, faks vs. ile durumu duyurmak suretiyle basiretli bir tacir gibi sahteciliği önleyici tedbirler alabilirlerdi. Bu nedenle en basit tedbirlere dahi başvurmayan davalı bankanın davacının oluşan zararından sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir. 

 

Davacının çalıştığı ve kaldığı ortam gözetildiğinde nüfus cüzdanı ile hesap cüzdanını gereği gibi sakladığı ve gerçek adını bilmediği kişi ile de aynı inşaatta çalışmaları sebebiyle aynı evde kaldığı anlaşılmaktadır. Davacının tazminat miktarından indirim sebebi olan ortak kusurunun bulunmadığının kabulü gerekir. 

 

Güven kurumu olan bankaların aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorunda olmaları ve bu konuda objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından dahi sorumlu bulunmaları karşısında davacının zararından davalı bankanın sorumlu olduğu ve davacının ortak kusurunun da bulunmadığı kabul edilmelidir. (7)

 

 

 

5-Tüzel kişiler yönünden çalıştırma ilişkisi:

 

            İster özel tüzel kişisi olsun, isterse kamu tüzel kişisi olsun çalıştırdığı kişinin üçüncü şahıslara verdiği zararların karşılanması yönünden B.K. Md. 66 uygulamasında herhangi bir fark yoktur. Kamu tüzel kişileri özel hukuk alanında işlemler ve sözleşmeler yapabilir. Burada B.K. Md.66 uygulanır. Kamu tüzel kişilerinin özel hukukun alanına girmeyen işlerinde çalıştırdığı kişilerin-kamu personelinin- üçüncü şahıslara verdiği zararlarda B.K. Md.66 uygulanmaz.

 

 

 

6-Rücu Davası:

 

         Adam çalıştıran, çalıştırdığı kimsenin hukuka aykırı davranışıyla üçüncü şahıslara verdiği zarardan dolayı ödemek zorunda olduğu tazminatı açacağı bir rücu davası ile çalıştırdığı kimseden talep edebilir. Ancak çalışanın bir kusuru olmadan örneğin teknik bir arızadan dolayı üçüncü şahsa verilen zarardan dolayı ödenen tazminat rücu davası ile istenemez. B.K.Md.116  dan açılacak davalar on yıllık zamanaşımına tabidir. B.K.Md. 66 dan doğan davalar, zarara uğrayanın zararı öğrendiği tarihten itibaren bir yıl, olayın meydana gelmesinden itibaren on yıllık zamanaşımına tabidir.

 

 

 

7-Sonuç:

 

         Borçlar yasasının birbirine benzeyen ama sorumluluk ve yüklenilen tazminat yönünden birbirinden farklı iki maddesini karşılaştırmalı olarak açıkladık. Borçlar yasası Md. 66 kural olarak kusursuz sorumluluğu düzenlemektedir. Adam çalıştıran çalıştırdığı kimsenin üçüncü şahıslara verdiği zarardan sorumludur. Ancak adam seçerken kendisinden beklenen özen ve ihtimamı göstermiş olduğunu, buna rağmen zararın doğmasına engel olamadığını ispat ederse sorumluluktan kurtulabilir.

 

            Borçlar yasası Md.116 da ise Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür. Burada geçen borcun kaynağı önemli değildir. Borç sözleşmeden, haksız fiilden veya sebepsiz zenginleşmeden ya da aile hukukundan doğmuş olabilir. Borçlar yasası Md. 66 zarar görenle borçlu arasında bir borç ilişkisi olmayan hallerde uygulanmaktadır. Md.116 da ise zararın borç ilişkisinin karşı tarafına yani alacaklıya verilmiş bir zarar varsa uygulanmaktadır.

 

            Borcun ifası yardımcı şahıs tarafından yerine getirilebilecek nitelikte olmalıdır. Kısaca borçlunun borcun ifası için açık muvafakati olması gerekir. Zarar işin icrası sırasında ve borca aykırı bir davranıştan doğmuş olmalıdır. Borç bizzat borçlu tarafından ifa ve zarar verici davranış bizzat borçludan kaynaklansa dahi borçlu sorumlu tutulacaktır. Yardımcı şahsın kusuru varsa, borçlunun kusurlu olup olmaması önemli değildir. Borçlu zarardan sorumludur. Zarar ile yardımcı şahsın fiil arasında uygun illiyet bağı olmalıdır. (8)

 

            Sonuçta Borçlar yasası Md. 66 da adam çalıştıranın sorumluluktan kurtulması için kurtuluş beyyinesi vardır. Borçlar yasası Md. 116 da borçlunun yardımcı şahsın verdiği zarardan kurtulması için kurtuluş beyyinesi yoktur. Beyyine, kanıt demektir.

 

           

 

Kaynakça:

 

(1)Y.4.H.D. 2013-2856 E. 2014-8354 K.

 

(2)Y.11.H.D. 2015-5154 E. 2015-12396 K.

 

(3)Y.4.H.D. 2015-16041 E. 2016-6390 K.

 

(4)Y.3.H.D. 2018-3521 E. 2018-7474 K.

 

(5)Y.H.G.K. K. 2017/11-129 E. 2019-961 K.

 

 (6) Y.15.H.D. 2018-3775 E. 2018-5156 K.

 

(7) Y.H.G.K. K. 2019/11-153 E. 2019-916 K.

 

(8) F.Feyzioğlu Borçlar Hukuku


AVUKAT EROL TÜRK

[email protected]