HUKUKİ MAKALELER
 Türkiye Barolar Birliği
 Yargıtay
 Danıştay
 Sayıştay
 İstanbul Barosu
 Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü

MAL VE HİZMET SATIŞINDAN DOĞAN

ALACAK DAVALARI

 

Av. Erol Türk ([email protected])

Borçlar Kanununun 182.ci maddesinde satımın bir akit olduğunu “satım bir akittir ki onunla satıcı, satılan malı müşterinin ödemeyi kabul ettiği bedel karşılığında müşteriye teslim ve mülkiyeti alıcıya devretmekle yükümlüdür” diye düzenlemiş ve aynı zamanda satımın tarifini de yapmıştır. Maddenin düzenleniş biçiminden anlaşıldığı üzere satım iki taraflı ve yenilik doğuran bir haktır.

Madde metninde sadece genel olarak satımdan söz edilmiş, satılanın ne olduğundan bahsedilmemiştir. Bu nedenle Borçlar kanunun bu tarifini genel bir tanım olarak kabul etmek yerinde olacaktır.

Aynı maddenin ikinci fıkrasında “aksine adet veya sözleşme yoksa satıcı ile müşteri borçları aynı zamanda ifa etmekle yükümlüdür.” diye hüküm koymakla satımda ifa zamanını da tayin etmiştir. Ancak bu hükmün aksine sözleşme veya örf ve adete göre de ifa zamanının taraflarca kararlaştırmalarına olanak sağlamıştır. Madde bu şekliyle aksine bir sözleşme yoksa satışın peşin parayla yapılacağını öngörmektedir.

Borç en az iki kişi arasında kurulan bir hukuki ilişkidir. Bununla birinin diğerine karşı bir edimi yerine getirmek için belli bir davranışta bulunma mecburiyeti vardır. Başka bir deyişle borçlu alacaklıya karşı bir şeyin yapılmasını, bir malın teslimini veya bir şeyin yapılamamasını taahhüt etmektedir.

Borçlar dar anlamda borç ve geniş anlamda borç olmak üzere ikiye ayrılır.

DAR ANLAMDA BORÇ NEDİR

Dar anlamda borç, iki yada daha çok kişiler arasında borç doğuran hukuki ilişkiyi anlatır. Özellikle taraflar arasında yapılan sözleşmelerle kurulan hukuki ilişkiler olup,dar anlamda borç, borç ilişkisi anlamını ifade eder.

GENİŞ ANLAMDA BORÇ NEDİR

Geniş anlamda borç deyimi, borçlu ile alacaklı arasında kurulan hukuki ilişkinin bütününü anlatmak için kullanılır. Bu hukuki ilişkiye, satım, kira ve ortaklık ilişkilerini örnek verebiliriz.

Borçlunun yerine getirmekle yükümlü olduğu edim alacağın konusunu teşkil eder. Alacaklı, ya ihtar ile veya dava yoluyla borçludan edimini yerine getirmesini ister ki buna “talep” adı verilir.

Borç, sadece taraflar arasında geçerli bir hukuki ilişki sonucu meydana gelir. Alacaklının bu ilişkiden doğan hakkı kişisel nitelikte olup, sadece borçluya karşı ileri sürülebilen bir haktır. Genel kural budur. Bunun istisnası olan durumlarda vardır. Kanunda belirtilen bir takım kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilerek güçlendirilmişse, bu haklar üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Bu haklar M.K.nun 731.ci maddesinde düzenlenmiş olan yasal önalım hakkıdır. M.K.nun 731.ci maddesinin gerekçesinde eski MK.nun 657.ci maddesini karşıladığı yazılıdır.

Yeni Medeni Kanunun 736.cı maddesi alım ve geri alım hakkını düzenlemiştir. Madde metni “Tapu kütüğüne şerh verilen alım ve geri alım hakları, şerhte belirtilen süre içinde her malike karşı kullanılabilir.” Şeklindedir. 736/2 de ise “şerhin etkisi, her durumda, şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl geçmekle sona erer.” Şeklinde düzenlenmiş olmakla şerhin azami sınırını belirtmektedir.

Borçlunun edimini yerine getirmemesi halinde alacaklı, borçlunun malvarlığına kanunda yazılı biçime uygun olarak haciz işlemini başlatarak, cebri icra yoluyla alacağını tahsil edebilecektir.

Borçlu, alacaklıya karşı bütün mal varlığı ile sorumlu olabileceği gibi mal varlığının belli bir kısmı ile de sorumlu tutulabilir. Borçlunun alacaklıya karşı bütün mal varlığı ile sorumlu olduğu duruma sınırsız sorumluluk denilmektedir. Sınırsız sorumlulukta borçlu, borcun doğumundan sonra, malvarlığında meydana gelen artışlardan dahi sorumludur. Alacaklının icra takibinden önce elinden çıkardığı malvarlığı bu sorumluluğun dışındadır.

Borçlunun elinden çıkardığı malları üzerinde alacaklı lehine kurulmuş rehin hakkı varsa bu mallar üzerinde borçlunun sorumluluğu devam eder. Alacaklı İcra İflas kanununun 277. ci maddesine göre açacağı iptal davası ile bu malların borçlunun mal varlığına dönmesini sağlayabilir. Bu takdirde bu mallar üzerinde de borçlunun sorumluluğu devam eder.

Borçlunun, alacaklıya karşı malvarlığından sınırlı olarak sorumlu olduğu durumlarda ise borçlu, malvarlığının belli bir bölümü veya tek bir şeyle alacaklıya karşı sorumlu olur. Sınırlı sorumluluk sözleşme ile kararlaştırılabileceği gibi, işin mahiyetinden de anlaşılabilir.

Mal birliği ve mal ortaklığı rejimlerinde karının sorumluluğu saklı payı ile sınırlıdır.

Taraflar aralarında yapacakları sözleşme ile borçtan sorumluluğu belli bir miktar ile de sınırlayabilirler. Kefilin sorumluluğu kefalet senedinde yazılan miktarla sınırlıdır.

EKSİK BORÇLAR

Ödenebilen, ancak dava konusu edilemeyen borçlara eksik borçlar denilmektedir. Bu tür borçlara kumar ve bahis borçlarını, evlenme tellallığından, kadın ticaretinden doğan borçları ve zamanaşımına uğramış borçları örnek verebiliriz.

İFA İMKANSIZLIĞI BORCU SONA ERDİRİR Mİ

Eski Borçlar Kanununun 117 ci maddesi Yeni Borçlar Kanununun 136. cı maddesinde aynen korunmuştur. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde borçlu imkansızlık nedeniyle edimini yerine getiremiyorsa borçtan sorumlu tutulamaz. Borç ilişkisi sona erer. Ancak bu durumda borçlu karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlüdür. Aldığı avansı veya ücret geri vermek zorundadır. Borçlu borcun ifasının imkansız hale geldiğini derhal alacaklıya bildirmelidir. Aksi halde doğacak zararlardan sorumlu olur.

Borcun ifası, borçlunun kusuru olmadan, kısmen imkansız hale gelirse bu durumda borçlu borcun borcunun sadece imkansız hale gelen kısmından kurtulur. Alacaklı kısmen ifaya razı olursa karşı edim de kısmen ifa edilir. ( B.K. md. 137 )

DEF’İ İLE İTİRAZ ARASINDA FARK VARMIDIR

Borçlunun alacaklıya borçlandığı edimi ifa etmekten kaçınma ve edimin ifasını reddetme hak ve yetkisine def’i denilir.

Def’i çeşitlerinin öğretide şu şekilde tasnif edildiğini görmekteyiz.

a-Bağımsız def’i, borçluya, istenen edimi ifadan çekinme yetkisi veren ve başka bir olay ve isteğe karşı kullanılamayan def’iye bağımsız def’i denir. Zamanaşımı def’i gibi.

b-Bağımsız olmayan def’i, ileri sürülmesi bir ayni hakkın yada alacağın bulunmasını gerekli kılan, bu hakka veya alacağa dayanılan def’idir. Ödemezlik def’i,hapis hakkı def’i gibi.

c-Kesin def’i, borçluya edimin ifasını kesin olarak reddetme hak ve yetkisini veren def’iye kesin def’i denir. Sebepsiz zenginleşme def’i gibi.

d-Kesin olmayan def’i, borçluya geçici bir süre için ifadan kaçınma hak ve yetkisini veren def’iye kesin olmayan def’i denir. Ödemezlik def’i gibi.

e-Tam def’iler, borçluya edimin tamamını ifa etmemek hak ve yetkisini veren def’iye tam def’i denir. Satımdan dönmek gibi.

f-Kısmi def’i, borçluya edimin belli bir kısmını ifadan kaçınmak hak ve yetkisini veren def’idir ki buna da kısmi def’i denir. Satış bedelinin indirilmesi gibi.

İTİRAZ NEDİR

İtiraz, davalı tarafından ileri sürülen ve davacının hakkını elde etmesini önleyen olay veya olaylar olarak tanımlanabilir. Davalı, yaptığı itiraz ile davacının medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun olduğunu veya davanın dayandığı sözleşmenin ahlaka ve adaba aykırı olduğunu ileri sürebilir.

İtirazda davalı, davacının dayandığı olayı bütünüyle reddetmektedir. Def’i de ise davalı davacının ileri sürdüğü olayı kabul etmekle beraber borçlu bulunduğu edimi ifadan kaçınma imkanı veren bir hakka sığınmaktadır. Bu bakımdan def’i ile itiraz arasında fark vardır.

Yargılama sırasında yargıç, itirazı kendiliğinden göz önüne alacaktır. Def’i yi ise davalı ileri sürmedikçe göz önüne almaz. Def’i borçluya tanınmış bir hak olduğu için buna sahip olan bu hakkını kullanıp kullanmamakta serbesttir. Def’i den her zaman cayabilir.

İtirazda davalı dava konusu edimini yerine getirdiğini ileri sürmüş ve bu gerçekleşmişse bu olaydan dönülemez.

EDİM NEDİR

Alacaklının borç ilişkisine dayanarak borçludan istemeğe hakkı bulunduğu, borçlunun da yerine getirmekle yükümlü olduğu şeye edim denilmektedir. Edim taraflar arasında ki hukuki ilişkinin konusunu teşkil eder.

Edimler konularına göre:

  • Olumlu edimler
  • Olumsuz edimler diye ikiye ayrılır.

Olumlu edimlerin yerine getirilmesi iki şekilde görülür.

Kişisel edimler, borçlunun bedeni ve fikri gücüyle yerine getirdiği edimlerdir. Bu tür

edimler borçlu tarafından bizzat yerine getirilmesi gereken edimlerdir. Bu bakımdan kişisel edimler borçludan başkası tarafından yerine getirilemez. Ayrıca borçlunun mirasçılarına intikal etmez.

Maddi edimler, borçlunun servetinden veya tasarruf ettiği mal varlığından yerine

getirdiği edimlerdir. Maddi edimler kişisel edimlerden farklı olarak, üçüncü kişiler tarafından borçlu nam ve hesabına yerine getirilebilir. Maddi edimler mirasçılara geçer.

Borçlunun iflası halinde iflas masasına yazılır.

Olumsuz edimlerin yerine getirilmesi de iki şekilde görülür.

Kaçınma edimleri, bu tür edimlerde borçlu, alacaklıya karşı bir şey yapmamak, Yapma hakkı bulunduğu halde bir işlem ve fiilin gerçekleşmesinden kaçınmak yükümlülüğünü ifade eder.

Katlanma edimleri, genel kurallara göre reddetme hakkına sahip olan borçlunun, alacaklı yararına olmak üzere kendi hakkını sınırlaması ve buna katlanmasıdır.

Edimleri sürelerine göre de sınıflandırabiliriz.

Süresiz edimler, edim bir tek fiili veya ayrı ayrı birden fazla fiil ile yerine getirilmişse bu tür edimlere süresiz veya geçici edimler denir.

Sürekli edimler, edim, kesintisiz bir fiille yerine getiriliyorsa bu tür edime sürekli edim denir.

Bölünebilen edimler, bu tür edimlerde edimin konusu olan şey bölünmesine rağmen değer ve niteliği değişmiyorsa bölünebilen edimlerden söz edilir.

Konusu olan şeyin bölünmesi halinde edimin niteliğinde veya değerinde azalma meydana geliyorsa bu tür edimlere bölünemeyen ya da bölünemez edim denir.

Seçimlik borçlar, birden çok edimi içine almakla beraber, bu edimlerden yalnızca yetkili kişi tarafından seçilecek bir tanesinin ifası istenen borca seçimlik borç denir.

BORÇLARIN DOĞMASI

a-Sözleşmeden doğan borçlar:

Taraflar arasında usulüne uygun bir sözleşme yapılması ile borç ilişkisi doğar.

Borçlar Kanununun 1.ci maddesi sözleşme ile borç ilişkisinin doğmasını “iki taraf karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde akit tamam olur. Rızanın beyanı açık olabileceği gibi zımnide olabilir.” Şeklinde düzenlemiştir.

Kanunun tanımından da anlaşılacağı üzere, sözleşme medeni hakları kullanma ehliyetine sahip iki veya daha çok kişi arasında hukuki bir ilişki kurmak, değiştirmek veya ortadan kaldırmak için karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları ile yaptıkları ve hukuken bağlayıcı olan bir işlemdir.

İşte sözleşme ile kurulan bu borç ilişkisine akitten ( sözleşmeden ) doğan borçlar denir.

b-Haksız fiillerden doğan borçlar:

Borçlar Kanunun 41.ci maddesi “ gerek kasden, gerek ihmal ve dalgınlıkla yahut tedbirsizlikle haksız bir surette diğer kimseye zarar veren kimse, o zararı tazmine mecburdur. Ahlaka aykırı bir fiille başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek zarar veren kimse, o zararı tazmin etmeye mecburdur” demek suretiyle diğer bir borç sebebini açıklamaktadır. Burada taraflar arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklaması söz konusu değildir.

Haksız filin bir borç doğurması için fiilin hukuka aykırı olması, fiili işleyenin kusurlu olması, haksız fiil sonucu bir zararın doğması, ve haksız ve hukuka aykırı fiili ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı olması şartı aranmaktadır. Yargıtay 4. H.D. 03.04.1986 T. 1986-2095 E.- 1986-3007 K.) sayılı kararında haksız fiili işleyeni kastı olmadığı halde kusurlu bulmuş ve doğan zarardan sorumlu tutmuştur.

Borçlar Kanununun 42. ci maddesi “zararı ispat etmek iddia edene düşer.” Şeklinde düzenlenmiş ve bununla haksız fiil sonucu zarar gördüğünü iddia eden kimseye zararını ispat etmek mecburiyetini yüklemiştir.

Davacı, açacağı davada üçüncü şahsın haksız fiili sonucu uğradığı cismani zararların tazminini isteyebileceği gibi destekten yoksun kalmışsa bu zararını dahi isteyebilir. Ayrıca manevi tazminat istemek hakkı da vardır.

HAKSIZ BİR FİİL İLE MAL İKTİSABINDAN DOĞAN BORÇLAR

Borçlar Kanununun 61.ci maddesi “ haklı bir sebep olmaksızın başkasının zararına olarak mal iktisap eden kimse onu iade etmeye mecburdur.” Şeklinde ki düzenlemesiyle haksız bir fiil sonucu kazanılan malları geri verme mecburiyeti getirmiştir.

Aynı madde, Yeni Borçlar Kanununun 77.ci maddesinde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.” şeklinde olup, madde bu haliyle, sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkisini aynen muhafaza etmiştir.

BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ VE ALACAĞIN TAKİBİ

Eski Borçlar Kanununun 101. ci maddesi, Yeni Borçlar Kanununun 117. ci maddesi borçlunun temerrüdünü –ödemede gecikmeyi- düzenlemektedir. Madde metni “ Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer.” Şeklindedir.

Borcun ödeneceği gün bir vadeye bağlanmışsa o günün sona ermesiyle borçlu temerrüde düşer.

Vadesi geldiği halde borçlu, borcunu ödemezse alacaklı borçluyu borcunu ödemeye zorlamak ve alacağına kavuşmak için cebri icra yoluna başvurma hakkına sahiptir.

Yeni Borçlar Kanununun 118.ci maddesi “ temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.” Hükmü ile alacaklının borcun geç ifasından dolayı uğradığı zararının karşılanmasını da teminat altına almıştır.

Yine Yeni Borçlar Kanununun 119. cu maddesine göre temerrüde düşen borçlu, beklenmedik hallerden doğan zararlardan da sorumlu tutulmuştur. Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını veya borcunu zamanında ifa etmiş olsaydı bile beklenmedik halin ifa konusu şeye zarar vereceğini ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir. Kanun koyucu bu madde ile borçluya geç ifadan dolayı alacaklının uğradığı zarardan kurtulabilmesi için beklenmedik halin ifa konusu şeye zarar vereceğini ispat etmek suretiyle zarardan kurtulma olanağı tanımaktadır. Beklenmedik hallere yangın, deprem, sel baskını, yıldırım düşmesi, savaş halini, iç isyanları örnek olarak verebiliriz.

Borçlunun temerrüdü halinde uygulanacak faiz oranı sözleşmede kararlaştırılmışsa, bu miktar üzerinden temerrüt faizi uygulanacaktır.

Sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa borcun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre temerrüt faizi uygulanacaktır. ( B.K.md. 120 )

AŞKIN ZARAR NEDİR

Aşkın zarar, alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin borcun geç ödenmesinde hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe bu zararı gidermekle yükümlüdür. Eski Borçlar Kanununun 105. ci maddesi yeni Borçlar Kanununun 122. ci maddesinde aynen korunmuştur. Burada alacaklı yürürlükteki mevzuata göre gecikme faizi almasına rağmen uğradığı zararın daha fazla olduğunu iddia etmekte ve borçludan zararının tazmin edilmesini istemektedir.

Geçmiş yıllarda daha çok döviz borçlarından doğan alacakların ödenmesinde memleket parasıyla yapılan ödemelerde borcun doğduğu gün uygulanan kur üzerinden yapılan ödemelerde uğranılan zararlar dava konusu edilmekteydi. Ancak daha sonra borçlar kanununda yapılan değişiklikle yabancı ülke parasıyla ödemelerde ödeme günündeki kur esasına göre ödeme yapılması hükmü getirilmiş, bu suretle aşkın zarar nedeniyle açılan davaların önü alınmıştır.

Bundan sonra İcra ve İflas kanununun ilgili maddelerine göre alacaklı takip yollarından birini seçecektir. İcra yolu ile yapılacak takipte alacaklının önünde üç yol vardır.

a- Alacaklının alacağı senet, çek veya poliçe gibi kıymetli evraklardan birine dayanıyorsa Kambiyo yolu ile icra takibi başlatacak ve borçluya ödeme emri gönderecektir. Ödeme emrinde borçluya borca itiraz etmek isterse beş gün içinde icra tetkik merciinde dava açması veya on gün içinde borcunu ödemesi ihtar edilir. Borçlu itirazını 5 gün içinde icra tetkik merciinde yapacaktır. Borçlunun itirazı takibi durdurmaz. Borçlu takibi durdurmak için icra hakimliğince uygun görülen teminatı yatırmak zorundadır. Görüldüğü gibi burada dava yükü borçluya aittir.

b- Alacaklının elinde kıymetli evrak cinsinden belge yoksa ilamsız icra takibine başlayacak ve borçluya ilamsız takiplerde ödeme emri gönderilecektir. Ödeme emrinde borçluya yedi gün içinde borçlu değilse borca itiraz etmesi, on gün içinde borcunu ödemesi ihtar edilir. Borçlu borcu yoksa veya ödeme emrinde yazılan miktar kadar borçlu olmadığını iddia ederse yedi gün içinde ödeme emrini gönderen icra dairesinde borcun tamamına veya bir kısmına itiraz edebilir. İtiraz üzerine icra takibi durur. Duran takibi harekete geçirmek için alacaklı elinde İcra İflas kanununun 68-b normlarına uygun belge varsa icra tetkik merciinde itirazın kaldırılması için dava açar. İcra tetkik merci basit usulde yargılama yapar.

Alacaklının elinde 68-b normlarına uygun belge yoksa asliye hukuk mahkemesinde alacak davası açar. Alacak davası ile birlikte itirazın iptalini de ister.

c- Alacaklının elinde bir borcun ödenmesine ilişkin kesinleşmiş bir yargı kararı varsa bu takdirde ilamlı takip yolunu seçecek ve borçluya icra emri gönderecektir. Sonuçlanmış tazminat davaları ile nafaka ve boşanma sonucu hükmedilen tazminat alacaklarını ilamlı takibe örnek verebiliriz.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız icra takip yolları bir para borcunun ödenmesine ait alacakların tahsil edilmesine ilişkin takip yollarıdır.

Konusu para borcu olmayan bir şeyin teslimi, kiralanan yerin tahliyesi, çocuk teslimi hasılat kirası gibi konularda da yine icra yolu ile takip yapılır. Alacaklının elinde kesinleşmiş bir mahkeme kararı varsa ilamlı takip yolunu başlatır ve borçluya icra emri gönderilir.

Alacaklının elinde kesinleşmiş bir mahkeme kararı yoksa doğrudan ilamsız takip yolunu deneyecektir. Bu durumda borçluya ilamsız takiplerde ödeme emri düzenlenip gönderilir. Borçlu ödeme emrine yedi gün içinde itiraz ederse başlayan icra takibi durur. Alacaklı bu takdirde yetkili mahkemeden borçlunun edimini yerine getirmesini ve borçlu tarafından yapılan itirazın iptal edilmesini dava yolu ile isteyecektir.

Dava yükü alacaklıya aittir.

Bunun dışında alacaklının alacağını tahsil etmek için önünde ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip ve iflas yolu ile alacağın tahsili takip yolları vardır. Bu takip yolları ise ayrı bir yazı konusu olup ayrıca yayınlanacaktır.

İş bu makale yazarından izin alınmadan kullanılamaz. Başka bir ortamda kısmi de olsa aynen yayınlanamaz. Av.Erol Türk