HUKUKİ MAKALELER
 Türkiye Barolar Birliği
 Yargıtay
 Danıştay
 Sayıştay
 İstanbul Barosu
 Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü

6502 sayılı Tüketicinin Korunması hakkında kanun 07.11.2013 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.

 

            Kanunun amacı 1. Ci Maddesi ile düzenlenmiştir. Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve

 

Bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.

 

            Bu kanunun uygulanmasında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin korunması ve piyasa gözetimi genel müdürlüğü sorumludur.

 

            Öncelikle tüketiciyi çok yakından ilgilendirdiği için tüketiciler ile bankalar arasında yapılan kredi sözleşmesi veya kredi kartı sözleşmesi ile ilgili tüketiciyi koruyan hükümlerle ilgili bilgi verelim.

 

            Sözleşmenin şekli:

 

Bizim hukuk sistemimizde sözleşme serbestîsi esastır.6502 sayılı Kanunda kredi sözleşmelerinin yazılı olarak düzenlenmesi öngörülmüştür. Tüketici ile yapılacak tip sözleşmeler ile bilgilendirmeler en az on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir şekilde düzenlenmelidir ve bunların bir nüshası kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmelidir.

 

           Sözleşmede yazılı koşullar, sözleşme süresi içinde tüketici aleyhine değiştirilemez.

           Tüketiciden; kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleşmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimler ile sözleşmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar için ek bir bedel talep edilemez. Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında

Alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenmektedir.

            Kredi sözleşmelerinde tüketiciden talep edilecek her türlü ücret ve masrafa ilişkin bilgilerin, sözleşmenin eki olarak kâğıt üzerinde yazılı şekilde tüketiciye verilmesi zorunludur. Uzaktan iletişim aracıyla kurulan sözleşmelerde ise, bu bilgiler kullanılan uzaktan iletişim aracıyla tüketiciye iletilir. Bu bilgilerin tüketiciye verildiğinin ispatı sözleşmeyi düzenleyene aittir.

           Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.

           Tüketici işlemlerinde, tüketicinin edimlerine karşılık olarak alınan şahsi teminatlar, her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır. Genellikle bankalar müteselsil kefil sıfatıyla imza almaktadırlar. Kredinin geri dönüşünde sorun çıktığında kambiyo yolu ile icra takibi yapabilmek için borçlu yanında müteselsil kefil sıfatıyla senede imza alınmaktadır. Burada sorun şu noktada toplanmaktadır. Bankalar kredi sözleşmesine dayanarak borçlu hakkında icra takibine başladıklarında borçluya ilamsız takip yolu ile ödeme emri gönderirler. Ödeme emrini alan borçlu yedi gün içinde borca itiraz ederse başlayan takip durur ve banka vekili icra tetkik merciinde altı ay içinde itirazın kaldırılması için dava açmak zorundadır. Daha anlaşılır bir dille anlatırsak dava açma yükümlülüğü ve alacağı ispat yükü alacaklı tarafa aittir.

Kambiyo senedine dayanarak icra takibi başlatılırsa borçluya kambiyo yoluna ait ödeme emri gönderilir. Ödeme emrini alan borçlu olmadığını iddia ederse beş gün içinde takibin yapıldığı icra dairesinin bağlı bulunduğu icra tetkik merciinde dava açmak zorundadır. Burada açıkladığımız üzere dava açmak ve borçlu olmadığını ispat yükü borçluya aittir. Bu nedenle böyle bir dava açılırken senedin kambiyo senedi olmadığını ve hakkında kambiyo yolu ile icra takibi yapılamayacağını iddia ve ispat etmesi gerekir. Tüketicinin alacaklarına ilişkin karşı tarafça verilen şahsi teminatlar diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça müteselsil kefalet sayılır.

Temerrüt hâli de dâhil olmak üzere, tüketici işlemlerinde bileşik faiz uygulanmaz.

 Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar: 

 Haksız şart nedir?  Tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı olacak biçimde tüketici aleyhine sonuç doğuracak olan sözleşme şartlarıdır.

Bu nedenle tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür. Ancak sözleşmenin haksız şartlar dışındaki hükümleri geçerliliğini korur.

Bu durumda sözleşmeyi düzenleyen, kesin olarak hükümsüz sayılan şartlar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.

 Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmeyi düzenleyen, bir standart şartın karşı tarafla müzakere edildiğini iddia ediyorsa bunu ispatla yükümlüdür. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya değişik bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmını etkilemez.

 Sözleşme şartlarının, tüketicinin anlayabileceği açık ve anlaşılır bir dille yazılmış olması gerekir. Sözleşmede yer alan bir hükmün açık ve anlaşılır olmaması veya birden çok anlama gelmesi hâlinde; bu hüküm, tüketicinin lehine yorumlanır.

Faaliyetlerini, kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi veya kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de niteliklerine bakılmaksızın 6502 sayılı kanunun hükümleri uygulanır.

 Bir sözleşme şartının haksızlığı; sözleşme konusu olan mal veya hizmetin niteliği, sözleşmenin kuruluşunda var olan şartlar ve sözleşmenin diğer hükümleri veya haksız şartın ilgili olduğu diğer bir sözleşmenin hükümleri dikkate alınmak suretiyle sözleşmenin kuruluş anına göre belirlenir.

 Sözleşme şartlarının haksızlığının takdirinde, bu şartlar açık ve anlaşılır bir dille yazılmış olmak koşuluyla, hem sözleşmeden doğan asli edim yükümlülükleri arasındaki hem de mal veya hizmetin piyasa değeri ile sözleşmede belirlenen fiyat arasındaki dengeye ilişkin bir değerlendirme yapılamaz.

 Bakanlık, genel olarak kullanılmak üzere hazırlanmış sözleşmelerde yer alan haksız şartların, sözleşme metinlerinden çıkarılması veya kullanılmasının önlenmesi için gerekli tedbirleri alır.

Kaynak:

6502 sayılı Yasa.

AVUKAT EROL TÜRK

[email protected]