HUKUKİ MAKALELER
 Türkiye Barolar Birliği
 Yargıtay
 Danıştay
 Sayıştay
 İstanbul Barosu
 Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü

BORÇLUNUN ALACAKLININ ZARARINA YAPTIĞI İŞLEMLERİN İPTALİ

            Özet:

Borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirdiği tasarrufi işlemlerin işlemden zarar gören alacaklı tarafından, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen kıymetlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı davaya tasarrufun iptali davası denilir. İptal davası hukuki niteliği itibariyle, şahsi bir dava olup, malın aynına ilişkin bir dava değildir.  Bu nedenle tasarrufun iptali davası ile dava ve tasarrufa konu mal, devir alanın mal varlığından çıkartılarak borçlunun mal varlığına iade edilmez. Sadece alacaklıya malın satışı yoluyla bedelinden alacağını tahsil etme imkânı sağlar.

 

1-YASAL DÜZENLEME:

            Tasarrufun iptali davası icra iflas yasasında düzenlenmiştir. İcra iflas yasası, tasarrufun iptali davasını (Md.278, 279 ve 280) maddelerinde sayılmış olan tasarrufların butlanına hükmettirmektir şeklinde açıklamaktadır.  Ancak yasa metninde geçen butlan maddi anlamda bir butlan değildir. Çünkü mahkemece tasarrufun iptaline karar verilse dahi mülkiyet el değiştirmemekte, sadece alacaklının iptal edilen tasarruf konusu mala haciz tatbik ederek, malın satışı yoluna gitmek ve alacağına satış bedelinden kavuşmak imkânı sağlamaktadır.  Satıştan sonra,  satış bedelinden artan para borçluya değil, mülkiyet sahibi 3. kişiye verilir.

 

 2-DAVA AÇMA ŞARTLARI:

            Tasarrufun iptali davasını açmak isteyen alacaklının elinde muvakkat veya kesin aciz vesikası bulunması gerekir. Tasarrufun iptali davasını her alacaklı ve iflâs idaresi yahut uyuşmazlık konusu haklarını isteyen alacaklılara devri dolayısıyla alacaklı durumuna giren alacaklılar açabilirler. (İ.İf.K. Md. 245-255)

            Bu nedenle tasarrufun iptali için dava açacakların:

 

a-Dava tarihinde kesinleşmiş bir icra takibi olması gerekir.

Tasarrufun iptali için dava açacak alacaklının, alacağının tahsili için, başlatmış olduğu bir icra takibinin bulunması ve yapılan icra takibinin kesinleşmiş olması gerekir.  Alacaklı tarafından başlatılan ilamsız takipte itiraz süresi yedi gündür.  Yedi günlük süre içinde borçlu borca itiraz etmemişse takip kesinleşmiştir. Borçlu, borca süresinde itiraz etmişse alacaklının açtığı itirazın iptali davasında itirazın kesin olarak kaldırılmasına karar verilmesi gerekir ki ancak bu durumda takip kesinleşmiş olur. Takip kesinleşmemişse ilamsız takip aşamasında yapılan ihtiyati haciz zaptı ile de iptal davası açılabilir. Açılan davanın sonuçlanması bekletici mesele yapılmak suretiyle takibin kesinleşmesi beklenir.

 

b- Geçici veya kesin aciz vesikası alınmış olması gerekir.

            İcra iflas kanunun Md.105/2 maddesine göre geçici aciz vesikası, Md.143 göre kesin aciz vesikası ayrı ayrı düzenlenmiştir.  İ.İf.K. Md. 105/2 icraca takdir edilen kıymete göre haczi kabil malların borcu karşılamadığı anlaşıldığı takdirde icra memurunca tutulan tutanak geçici aciz vesikası yerine geçerek alacaklıya İ.İF.Y.Md. 277 de yazılı hakları verir. 

               Kesin aciz vesikası iki şekilde söz konusu olur: Birinci olarak icra takibi sonunda borçlunun haczedilen tüm malları satılıp bedeli alacaklılara paylaştırıldıktan sonra, alacağını tamamen alamamış olan alacaklılara kesin aciz vesikası verilir. (İİK. 143/I) İkinci olarak, haciz sırasında borçlunun haczi kabil hiçbir malı bulunamazsa, bu durumu tespit eden haciz tutanağı da 143. madde anlamında kesin aciz vesikası yerine geçer. 

            Yapılan hacze karşı istihkak davası açılması durumunda, karşı dava olarak açılan iptal davasında, iflas halinde ve ayrıca 19.10.2005 tarih ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 13’üncümaddesi uyarınca, Fon alacaklarının tahsili amacıyla açılan tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası şartı aranmaz.    

Tasarrufun iptali davasında davanın dinlenebilmesi için borçlu hakkında düzenlenmiş geçici veya kati aciz belgesi davadan önce alınıp sunulabileceği gibi, yargılama sırasında, temyiz, hatta tashihi karar aşamasında dahi sunulabilir.

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17.01.2017 tarihli kararı:

            Tasarrufun iptali davasında borçlu hakkında düzenlenmiş geçici veya kati aciz belgesi alınmış olması şarttır.  Aciz belgesi davadan önce alınıp sunulabileceği gibi, yargılama sırasında, temyiz, hatta tashihi karar aşamasında dahi sunulabilir.  Temyiz aşamasında dava konusu takip dosyaları yönünden kati aciz belgeleri sunulmuş olduğundan ve anılan kati aciz belgeleri iptal edilmediğinden dava koşulunun gerçekleşmiş olması nedeniyle diğer dava koşulları yönünden dosyanın incelenmesi varlığı halinde dava konusu tasarrufların iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir. (1)

 

c-Tasarruf işleminin takip konusu borcun doğumundan sonra yapılması gerekir. 

Tasarrufun iptal edilebilmesi için borcun doğum tarihinin iptali istenilen tasarruf tarihinden önce olması gerekir.

 Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin 03.10.2013 tarihli kararı:

 Alacaklılardan mal kaçırma amacıyla yapılan tasarrufun iptali talebiyle açılan davada tasarrufun iptal edilebilmesi için borcun doğum tarihinin iptali istenilen tasarruf tarihinden önce olması gerekir. (2) 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 07.06.2016 tarihli kararı:

Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Büronun satışına dair tasarruflar yönünden; anılan taşınmazlara dair tapu satış senetleri ile taşınmazların borçludan sonraki tüm maliklerini gösterir tedavül kayıtları istenerek ilgili kişilerin davaya dâhil edilmesi duruşma gün ve saatini bildiren davetiye çıkarılması, varsa delillerini sunması istenir.  Delillerin toplanması, dava konusu büroların icra ihalesi sonucu alınarak dâhili davalılara satıldığı savunulduğundan bu konudaki savunmalar da değerlendirilerek taraf teşkili sağlanmalıdır.

Toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek davaya konu bürolar yönünden davaya konu tasarrufların iptale tabi olup olmadığının belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. Davalı borçlu büro satışına dair diğer tasarruf yönünden;  davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması sebebiyle davaya konu anılan taşınmaz yönünden tasarrufun iptaline karar verilmelidir. Anılan taşınmaz davalı tarafından iyi niyetli davalıya satılmış olmakla dava bedele dönüşmüştür. Bu nedenle taşınmazın elden çıkarıldığı tarihteki bilirkişi tarafından belirlenen tazminat miktarı, davacının davaya konu alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekir.(3)

 

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 21.10.2013 tarihli kararı:

            Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece resen araştırılmalıdır. Dava koşulu gerçekleşmediği takdirde işin esası hakkında hüküm kurulamaz. Somut olayda davacının takibine dayanak olan alacakların boşanma ilamındaki alacaklar olduğu anlaşılmaktadır. Davacının kazandığı tazminatların boşanma ilamının verilmesinden önce gerçekleşen olaylardan kaynaklandığı ancak ilam sonrasında takibe konu edildiği açıktır. Bu durumda davacı alacağının yapılan tasarruftan önceye ait olduğu kabul edilmelidir.  Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları İcra İflas kanununda Md.278, 279 ve 280.  düzenlenmiş ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar sınırlı olarak sayılmamıştır. Kanunun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hâkimin takdirine bırakmıştır.  Bu nedenle de davacı İcra İflas kanunun 278, 279 ve 280. maddelerinden birine dayanarak talepte bulunmuş olsa dahi mahkeme bu taleple bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre de iptal kararı verebilir.  Y.H.G.K. 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı da nazara alınarak ortaya çıkacak duruma göre bir karar verilmesi gerekir. Davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir. (4)

 

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 06.11.2012 tarihli kararı:

            Dava, tasarrufun iptali istemidir. Borcun tasarruftan önce doğduğunun tespiti halinde işin esasına girilerek dava konusu tasarrufların iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi, borcun doğum tarihinin tasarruftan sonra olduğunun tespiti halinde davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir.(5)

 

            Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 12.06.2013 tarihli kararı:

            Dava, ihtiyati haciz işlemlerinin infazına yönelik işlemlerle icra kefaletine dair haciz işleminin iptali istemine ilişkindir. İhtiyati haciz kararıyla ilgili tasarrufun iptali davası kabul edildiği takdirde, alacaklının ayrıca bir icra takibi başlatmasına gerek olmadan tasarrufun iptali davasının açılmasından önce başlatılan icra takibinden alacağını tahsil edebilir. I.I.K. Md. 281/1 göre verilen ihtiyati haciz kararı, İ.İ.K. Md.257 de düzenlenmiş olan ihtiyati haciz kararlarından farklıdır. İ.İ.K. Md. 281/2 uyarınca verilen ihtiyati haciz kararını tamamlayıcı merasim yönünden, İ.İ.K. Md.264  uygulanmaz.  Mahkemece ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten, 10 gün geçtikten sonra, ihtiyati haciz kararının infazının istenmiş olması nedeniyle, İ.İ.K. Md.261. Gereğince ihtiyati haczin kendiliğinden kalktığı gerekçesiyle, ihtiyati haczin infazına yönelik işlemlerin iptali kararı isabetsizdir.  Şikâyetçinin ihtiyati haciz sırasında, açılmış bulunan dava sonucuna göre “alacak ve haklarım baki kalmak kaydıyla bu haciz sebebiyle icra kefili olmayı kabul ve taahhüt ederim” diye beyanda bulunduğu için kefalet şartlıdır. İcra kefaletinin şartlı olması sebebiyle geçersiz olduğu kabul edilerek, iptaline karar verilmesi gerekirken, kefalete dair haciz işleminin iptaline karar verilmesi doğru değildir.(6)

 

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03.10.2013 tarihli karar:

            Tasarrufun iptali davalarında karar harcının davaya konu malın tasarruf tarihindeki değeri ile davacının alacak miktarından hangisi daha az ise o değer üzerinden hesaplanması gerekir. Karar harcı kamu düzeni ile ilgili olduğundan resen incelenmesi gerekmekte,  açıklanan ilke doğrultusunda mahkemece davaya konu taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek değeri üzerinden karar harcına hükmedilmesi gerekirken aynı taşınmazın tapu sicil müdürlüğünde düzenlenen resmi senette yazılı satış bedeli üzerinden karar harcına hükmedilmesinin doğru olmadığına karar vermiştir. (7)

           

 

 d-Davanın tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde açılması gerekir:

İcra İflas kanununun 284. Cü maddesi iptal davası hakkı, batıl tasarrufun vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmekle düşer şeklinde düzenlenmiştir.

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 19.11.2013 tarihli kararı:

Dava borçlunun haczi kabil malının olmaması nedeniyle tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davaları beş yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Dava, dava şartı olan hak düşürücü süre yönünden reddedildiğine göre davalılar lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir.(8)

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 07.03.2011 tarihli kararı:

Borçlunun 3. kişiye yapmış olduğu tasarrufi işlemin üzerinden beş yıl geçtikten sonra dava açılmıştır. İ.İ.K. Md. 284 tasarrufun iptali davalarının tasarruf tarihinden itibaren beş yıllık süre içinde açılması gerektiği öngörülmüştür. Söz konusu süre hak düşürücü süre olup mahkemece resen nazara alınması ve davanın reddine karar verilmesi gerekir.(9)

Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 09.11.2005 tarihli kararı:

Tasarrufun iptali davaları, İİK. Md. 284 uyarınca iptal davası hakkı, batıl tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş sene geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup yargıç tarafından resen nazara alınması gerekir. (10)

 

e-Taraf teşkili:

         Tasarrufun iptali davasında davacı, borçlunun kendisine zarar vermek kastı ile mal varlığında tasarrufta bulunduğunu iddia eden alacaklıdır. Tasarrufun iptali davasında davalılar ise, borçlu ile beraber lehine tasarruf yapılan üçüncü dördüncü ve hatta beşinci kişiler ile bunların mirasçıları olabilir. Bu nedenle tasarrufun iptali davası borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlâl etmez.  İptal davasına bakan mahkeme borçlunun elden çıkardığı menkul malların satış sırasını araştıracaktır. Ayrıca borçlu tarafından devredilen taşınmazlara dair tapu satış senetleri ile taşınmazların borçludan sonraki tüm maliklerini gösterir tedavül kayıtları isteyerek ilgili kişilerin davaya dâhil edilmesine karar verecektir. 

 

            Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 28.11.2005 tarihli kararı:

            Tasarrufun iptali davaları borçlu ile borçlunun hukuki ilişkide bulunduğu kimseler ve kötü niyetli üçüncü şahıslar aleyhine açılır.(11)

 

            Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 29.11.2005 tarihli kararı:

            Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Olayda davalı borçlunu işyerini üçüncü kişiye devretmiştir. Diğer davalı üçüncü kişi belirtilen karineyi çürütmeye elverişli herhangi bir kanıt gösterememiş olup, onun yönünden yapılan tasarrufun iptali için gerekli yasal koşullar oluşmuştur. Ne var ki üçüncü kişi de bu işletmeyi dördüncü kişi konumundaki kişiye devrederek elden çıkarmıştır. Mahkemece yapılması gereken İ.İ.K. Md. 283/2 gereğince üçüncü kişinin işyerini devrettiği tarihteki devir bedeliyle sorumlu tutulmasıdır. (12)

 

            Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 08.12.2005 tarihli kararı:

            Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkindir.  Yasada tasarrufun iptali davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki ilişkide bulunan kimseler ve mirasçıları aleyhine açılacağı düzenlenmiştir.  Bu hüküm hasım olarak borçlu ile birlikte borçlunun hukuki ilişki kurduğu kişi arasında dava arkadaşlığının varlığını ifade eder. Alacaklı iptal davasını bu kişilere yöneltmek zorundadır. Kural olarak mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olduğu yerde hasmın ayrıca dava edilmesine lüzum olmayıp dava dilekçesinin kendisine tebliği ve duruşma için davetiye çıkarılması suretiyle davaya dâhil edilmesi mümkündür. Bu zorunluluk yasadan kaynaklanmış olup, hâkimin kendiliğinden göz önünde bulundurması zorunludur. Somut olayda borçlunun doğrudan tasarrufta bulunduğu kişinin üçüncü kişi sıfatı ile davaya dâhil edilmesi suretiyle taraf teşkili tamamlanmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuştur.(13)

            Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 08.02.2007 tarihli kararı:

            İ.İ.K. Md. 282 uyarınca borçlu ile tasarrufta bulunan şahısların davada bulunması zorunlu olduğundan üçüncü kişiye satılan bu parsellere ilişkin tapu kayıtlarının celp edilip devir alan kişilerin davaya katılmaları sağlanmalı ve delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir. (14)

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 19.09.2013 tarihli kararı:

            Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece taşınmazların düşük bedellerle ve muvazaalı olarak satılması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Üçüncü ve dördüncü kişi konumundaki davalıların borçlunun mali durumu ile alacaklıları zarara uğratmak kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden oldukları için usul ve yasaya uygun olarak verilen kararın onanmasına karar verilmiştir.(15)

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 13.10.2015 tarihli kararı:

            Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Dava konusu taşınmazın üzerinde haciz veya ipotekle alınması halinde tapudaki satış bedeline mevcut ipotek ve haciz miktarı ilave edilerek satış bedelinin belirlenmesi gereklidir. Somut olayda dava konusu bağımsız bölüm davalı borçlu tarafından, üzerinde haciz ve icra dosyasındaki hacizlerle birlikte davalılardan birine satılmıştır. Bilirkişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki değeri belirlenmiştir. Dava konusu taşınmaz, üzerindeki iki adet hacizle birlikte alındığından anılan haciz miktarları İcra Müdürlüklerinden sorularak bu miktarın tapudaki satış bedeline eklenmesi; bulunacak miktar ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunması halinde anılan tasarrufun İ.İ.K. Md. 278/3-2 gereğince iptaline karar verilmesi gerekir. Öte yandan, davalılardan biri dava konusu taşınmaz hissesini borçludan değil borçlunun satış yaptığı kardeşi davalıdan satın aldığından dördüncü kişi durumundadır.  Dördüncü kişi hakkında iptal kararı verilebilmesi için onun İ.İ.K. Md. 280/1 kapsamında kötü niyetli olduğunun, borçlunun durumunu ve amacının bilerek tasarrufta bulunduğunun davacı tarafından ispatlanması gerekir. Anılan davalının kötü niyetli olduğu sonucuna varılması halinde hisse ile sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verilmelidir.  Aksi halde davalının kötü niyetli olduğu kabul edilmezse hakkındaki davanın reddine karar verilmelidir. Davalı üçüncü kişi hakkındaki dava İ.İ.K. Md. 283/2 gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davacının dava konusu takip

Dosyalarında ki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmazı elden çıkardığı tarihteki değeri olan tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerekir.(16)

           

f-İadenin kapsamı:

         Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder. Davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve paraya çevrilmek suretiyle satışını isteyebilir.

           İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taallûk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazminat ödemeye-davacının alacağından fazla olmamak üzere- mahkûm edilir.

           İptal davası üzerine üçüncü şahıs da, malvarlığında meydana gelen eksikliğin borçludan tahsilini aynı davada isteyebilir. Bu talep, iptal davasının tefrik edilerek daha önce hükme bağlanmasına mâni değildir.

           İptal davasını kaybeden üçüncü şahıs, karşılık olarak şeyi veya bedelini borçludan veya iflâs masasından geri isteyebilir.

           Batıl bir tasarruf neticesinde kendisine ödenilen şeyi geri veren alacaklı eski haklarını muhafaza eder.

Kendisine bağış yapılan iyi niyetli ise yalnız dava zamanında elinde bulunan miktarı geri vermeye mecburdur.

            Tasarrufun iptali davası ile istenen taşınmazı üçüncü kişi davalıdan satın alan dördüncü kişi ise bu durumda dördüncü kişi hakkındaki davanın kabul edilebilmesi, ancak kötü niyetli olduğunun kanıtlanması durumunda mümkün olmaktadır.

 

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24.09.2013 tarihli kararı:

            Davalılardan biri doğrudan borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişi olmayıp, tasarrufun iptali istenen taşınmazı üçüncü kişi davalıdan satın alan dördüncü kişidir. Bu davalı hakkındaki davanın kabul edilebilmesi, dolayısıyla onun yaptığı tasarrufun iptali, ancak kötü niyetli olduğunun kanıtlanması durumunda mümkündür. Davalının kötü niyeti davacı alacaklı tarafından ispat edilmelidir. İspat edilmediği takdirde onun hakkındaki davanın reddi gerekir. Davanın bedele dönüştüğü dikkate alınarak mahkemece davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri kadar tazminat ödemesine hükmedilmesi gerekir.(17)

 

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 01.04.2014 tarihli kararı:

            Tasarrufun iptali davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkardığı malların yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü kişi nakden bu miktarı tazminat olarak  -davacının alacağından fazla olmamak üzere- ödemesine hüküm verilmesi gerekir.(18)

 

g-Karşılıksız tasarruflar batıldır: 

Mutat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflâsın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak bu süre haciz, aciz veya iflastan önceki iki seneyi geçemez.

Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İcra İflas kanununun 278, 279 ve 280.ci maddelerinde düzenlendiğini açıklamıştık. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini yargıcın takdirine bırakmıştır.

Borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 27.03.2017 tarihli kararı:

Borçlunun, ağabeyinin eşine yapılan satışın, bağış niteliğinde bir işlem olduğunu, taşınmazların tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş farkın olmasının da yapılan satışın gerçek satış olmadığını, bağış işlemini gizlemek amacını taşıdığını kabul ederek yapılan işlemin iptaline karar vermiştir. (19)

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11.04.2017 tarihli kararı:

Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Davalı tarafından sunulan banka ödeme belgelerine göre, anılan davalının davaya konu iki adet dükkân için banka yolu ile ödeme yaptığı anlaşılmıştır.  Ayrıca dava dışı şirkete de ödeme yaptığı, ancak ödeme belgelerinde para havalesinin neden yapıldığına dair ibarelerde dava konusu taşınmaz üzerindeki inşaatın yapım ve ortaklık ilişkisinden kaynaklandığı belirtilmiştir. Bu şekli ile inşaatın yapımında davalıların ortaklık ilişkisi olduğu ve aralarında organik bağ bulunduğu satışın gerçek bir satış olmayıp İ.İ.K. Md.280 de düzenlenen alacaklılara zarar verme kastıyla yapılan hileli tasarruf işlemi olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne ilişkin karar yerinde görülmüştür. (20)

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17.01.2017 tarihli kararı:

Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Borçlu vekili savunmasında davalının satış bedelinin bir kısmını banka aracığıyla ödediğini, kalan kısmını da takip borçlusu şirketin borcuna mahsup edildiğini beyan etmiştir.  Bu beyandan davalının da borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek durumda olduğunun kabul edilmesi gerektiğinden dava konusu tasarrufların İ.İ.K. Md.280/1 gereğince davacının alacak ve feri’leriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekir.(21)

 

3-İPTALE TABİ İŞLEMLER:

Borçlu tarafından yapılan ve iptali istenebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan her türlü karşılıksız işlemleri, bağışları, danışıklı işlemleri ve aciz halinde yapılan, özellikle alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarrufları kapsar. Bu tür tasarruflar icra iflas kanununda sayılanlarla sınırlı olmayıp, alacaklıları zarara uğratmak kastı ile yapılan diğer bütün işlemleri kapsar. Yargıtay kanunda sayılanların dışında yapılan birçok tasarrufun alacaklıları zarara uğratmak kastı ile yapıldığını kabul ederek, bu tür işlemlerin iptaline karar vermiştir.

 

a-Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesinin ön koşulu:

         Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesinin ön koşulu iptali istenen tasarrufi işlemin, takip konusu borçtan sonra yapılmış olması gerekir. Tasarruf işlemi borcun doğumundan önce yapılmışsa iptal davasına konu yapılamaz.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08.12.2015 tarihli kararı:

Borçlunun borcunu ödeyen kefil, dava dışı bankanın halefi sıfatını kazanmıştır.  Uyuşmazlığa bakan mahkemenin taraf delillerinin toplanması, davanın esastan incelenmesi,  dava konusu tasarrufun iptale tabi olup olmadığını değerlendirerek karar vermesi gerekir.(22)

 

b-Üçüncü dereceye kadar akrabalar arasında yapılan tasarruflar iptal edilir.

         Yargıtay, yakın akrabalar arasında yapılan tasarrufları bağış olarak kabul etmekte ve bu türden yapılmış olan tasarrufların iptaline karar vermektedir.

          Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29.06.2015 tarihli kararı:

          Yakın akrabalar arasında yapılan tasarrufları bağışlama hükmünde sayıldığını ve iptale tabi olduğunu, borçlu olan kardeşinin alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını zarara uğratmak kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması sebebiyle tasarrufun iptal edilmesine karar vermiştir. (23)

 

c-Eşler arasında yapılan satışlar bağışlama hükmündedir.

            Karı koca arasında veya anne baba ile çocuklar arasında bedeli karşılığı yapılan tasarrufları dahi bağış olarak kabul etmekte ve iptal etmektedir. Yargıtay karı koca veya çocuklar arsında yapılan satışı bağışı gizlemek amacıyla yapılmış danışıklı işlem saymakta ve iptal kararı vermektedir.

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 20.10.2015 tarihli kararı:

            Karı koca ile usul ve füru arasında yapılan ivazlı tasarruflar bağışlama hükmünde olup iptali gerekir.(24)

 

d-Taşınmazın rayiç değerinin çok üstünde bir bedelle satılması:

             Taşınmaz malların piyasa değerinin üstünde satılmasını da Yargıtay hayatın olağan akışına uygun bulmadığı için iptal etmektedir.

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 07.06.2016 tarihli kararı:

            Taşınmazların rayiç değerinin çok üstünde bir bedelle satılması hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı için taraflar arasında yapılan tasarrufun alacaklının alacağı miktar ve faiziyle sınırlı olmak üzere iptaline karar verilmiştir. (25)

           

e-Danışıklı olarak yapılan borçlanmalar:

         Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25.11.2014 tarihli kararı:

            Borca karşılık daire verilmesi mutad ödeme araçlarından olmadığı gibi, taşınmazın üzerinde ipotekle birlikte devralınması ve tapudaki satış bedeli ile rayiç bedeli arasında fahiş fark bulunmasını danışıklı işlem olarak kabul edilerek işlemin iptaline karar verilmiştir.(26)

            İcra iflas yasasında aşağıda sayılı işlemler danışıklı-muvazaalı- işlemlerden sayılmakta ve tasarrufun iptali davasına konu edilebilmektedir.(26)

            *Danışıklı olarak yapılan temlikler,

            *Devredilen miras hisseleri,

            *Devredilen şirket hisseleri,

            *Tapuya şerh edilen satış vadi sözleşmeleri,

            *Borçlunun aleyhine açılan tapu iptal davasını kabul etmesi,

            *Yapılan boşanma protokolü ile devredilen taşınmazlar,

            *İnanç sözleşmesine dayanarak yapılan işlemler.

            *Borçlunun yaptığı ölünceye kadar bakma sözleşmesi,

            *Tapuya şerh edilen uzun süreli kira sözleşmeleri,

            *Borçlunun alacağını kızına veya oğluna devretmesi,

            *Yapılan icra takibine itiraz etmemesi,

*Zamanaşımı definde bulunmaması,

            *Hakkında yapılan icra takibine karşı menfi tespit davası açmaması,

            *Teminat amacıyla yapılan temlikler,

            *Miras yoluyla gelen malvarlığını diğer mirasçılara devretmesi,

            *Ticari ilişki içinde olanlar arasında yapılan tasarruflar,

            *Borçlunun ödeme güçlüğü çektiği halde yaptığı tasarruflar,

            *Borçlunun ticari işletmesini üçüncü kişiye devretmesi,

 

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29.09.2014 tarihli kararı:

            Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari mallarının tamamını veya önemli bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını zarar uğratmak kastını bildiğini kabul ederek tasarrufun iptaline karar verilmiştir. (27)

 

f-Gerçekte borçlu olmadığı halde taşınmazı üzerinde ipotek tesis etmesi:

             

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 09.11.2013 tarihli kararı:

            Borçlunun kendisine ait taşınmazlar üzerine damadı lehine ipotek tesis etmesini bağış olarak kabul ederek yakın akrabalık nedeniyle tasarrufun iptaline karar vermiştir. 

Dava konusu taşınmazın dört yıl boyunca bedelsiz olarak kullanımının borçluya bırakılması hayatın olağan akışına uygun değildir. Bu durumda,  davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunu kabul ederek dava konusu tasarrufun iptaline karar verilmiştir. (28)

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11.10.2017 tarihli kararı:

Dava niteliği itibarıyla Borçlar Kanununda tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İcra İflas kanununda sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa sebebiyle hakları ihlal olunan ve zarar gören üçüncü kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Davalı, borçlunun önce gayri resmi sonra resmi eşi olup satış tarihlerinde borçlu ile birlikte yaşadığından borçlunun eski eşi davacıdan mal kaçırma amacını bilebilecek şahıslardan olduğunu kabul etmek gerekir.  Davaya konu iki bağımsız bölüm ile ilgili davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. (29) 

 

4-İPTAL DAVASINI KİMLER AÇABİLİR:

                İptal davasından maksat İcra İflas kanununun ilgili maddelerinde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:

* Elinde muvakkat yahut kat’ı aciz vesikası bulunan her alacaklı,

* İflâs idaresi yahut İ.İf. K. Md.245 ve 255/3 fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri tarafından açılabilir.

            Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.

 

5-YARGILAMA USULÜ:

            Mahkeme, iptal davalarını basit yargılama usulü ile görüp hükme bağlar ve bu davalara müteallik ihtilâfları hal ve şartları göz önünde tutarak serbestçe takdir ve halleder.

Yargıç, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taallûku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemez.

             Davalılardan herhangi biri davacının alacağını ödediği takdirde, dava reddolunur. Bu halde hâkim duruma göre her birini masrafla ilzam veya bu masrafı aralarında takdir ettiği surette taksim eder.

 

6-İPTAL DAVASINDA DAVALI:

             İcra ve İflâs Kanununun 11 inci babındaki iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlâl etmez.

 

7-İADENİN KAPSAMI:

                Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir.

             İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taallûk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine -Davacının alacağından fazla olmamak üzere-mahkûm edilir.

İptal davası üzerine üçüncü şahıs da, mamelekinde hasıl olacak eksikliğin borçludan tahsilini aynı davada isteyebilir. Bu talep, iptal davasının tefrik edilerek daha önce hükme bağlanmasına mâni değildir.

            İptal davasını kaybeden üçüncü şahıs, karşılık olarak şeyi veya bedelini borçludan veya iflâs masasından geri isteyebilir. Batıl bir tasarruf neticesinde kendisine ödenilen şeyi geri veren alacaklı eski haklarını muhafaza eder. Kendisine bağış yapılan iyi niyetli ise yalnız dava zamanında elinde bulunan miktarı geri vermeye mecburdur.

 

7-ZAMANAŞIMI:

            Tasarrufu iptal davasının açılma süresi, tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş senedir. Bu süre içinde dava açılmazsa dava hakkı düşer. Beş yıllık süre hak düşürücü bir süredir.

            Borçlunun yaptığı bağışlar, ivazsız tasarruflar için acizden veya iflasın açılmasından geriye doğru iki yıl içinde iptal davası açılması gerekir.

            Borçlunun aciz halinde iken yaptığı tasarruflar ise bir yıl içinde iptal davasına konu edilebilir.

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 19.11.2013 tarihli kararı:

            Dava borçlunun haczi kabil malının olmaması nedeniyle tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davaları beş yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Dava, dava şartı olan hak düşürücü süre yönünden reddedildiğine göre davalılar lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir.(30)

 

Yaklaşım İnternet Dergisi 2018 Şubat sayısında yayınlanmıştır.

 Kaynakça:

(1)         Y.17.H.D. 2016-17654 E. 2017-179 K.

(2)         Y.17.H.D. 2013-12821 E. ve 2013-13236 K.

(3)         Y.17.H.D. 2014-13025 E. 2016-6947 K.

(4)         Y.17.H.D. 2012-11144 E. 2013-13949 K.

(5)         Y.17.H.D.  2012-2859 E. 2012-12122K.

(6)         Y. 8.H.D.   2013-4044 E. 2013-9122 K.

(7)         Y.17. H.D. 2013-13101 E. 2013-13240 K.

(8)          Y.17. H.D. 2012-13744 E. 2013-16010 K.

(9)           Y. 17.H.D. 2010-6060 E. 2011-1991 K.

(10)               Y.15.H.D. 2005-645 E.2005-5927 K.

(11)               Y.15. H.D. 2005-3031 E. 2005-5993 K.

(12)               Y.15.H.D. 2005-6072 E. 2005-6429 K

(13)               Y.15.H.D. 2005-1769 E. 2005-6674 K.

(14)               Y.15.H.D. 2006-2023 E. 2007-732 K.

(15)               Y.17.H.D. 2012-11130 E. 2013-12439 K.

(16)               Y.17.H.D 2015-12192 E. 2015-10580 K.

(17)               Y.17.H.D.  2012-10561 E. 2013-12707 K.

(18)               Y.17.H.D. 2012-14556 E. 2014-4774 K.

(19)               Y.17.H.D. 2014-18940 E. 2017-2720 K.

(20)               Y.17.H.D. 2016-4800 E. 2017-3961 K.

(21)               Y.17.H.D. 2014-11030 E. 2017-166 K.

(22)               Y.17.H.D. 2015-16551 E. 2015-13579 K.

(23)               Y.17.H.D. 2015-4335 E.2015-9240 K.

(24)               Y.17.H.D. 2015-12478 E. 2015-10964 K.

(25)               Y.17.H.D. 2014-13025 E. 2016-6947 K.

(26)               Y.17.H.D. 2013-11623 E. 2014-16841 K

(27)               Y.17.H.D. 2013-1327 E. 2014-12803 K.

(28)               Y.17.H.D. 12013-13416 E. 2013-16005 K.

(29)               Y.17. H.D. 2015-4818 E. 2017-8842 K.

(30)               Y.17.H.D. 2012-13744 E. 2013-16010 K.

(31)               İcra İflas Kanunu

AVUKAT EROL TÜRK